UMUDUM SİZDE.! ANLIYOR MUSUNUZ?
UMUDUM SİZDE.! ANLIYOR MUSUNUZ?
Yıl 2012…
Teşkilatımızın üzerine kara bulutlar gibi çökmüş olan Fetullahçı çete, iktidar gücünün de etkisiyle gemi azıya alarak teşkilat üzerinde yoğun baskı ve yıldırma politikası gütmekteydi. Bütün stratejik şubeler bütün önemli birimler bu yapı tarafından adeta istila edilmişti.
Zaten baktığınız zaman biz bu baskıya karşı bir ses olabilmek, bir nefes olabilmek için sendika kurma mücadelesine giriştik. Özellikle 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nden ve 2010 Referandumu’ndan sonra emniyet teşkilatında istedikleri köşeyi kaptılar. Bizler gerek kendimize gerek arkadaşlarımıza karşı yapılmış bu sindirmeleri baskıları görüyorduk. Bir şeyler yapmak lazımdı zaten… Çünkü artık görevini yapmak isteyen polisler birçok engelle karşılaşıyordu. Geçmişten günümüze; çalışma sisteminden, atama sistemine, siyasi baskılardan amir mobbingine, ek görevlerden intiharlara kadar bir çok yapısal sorunu olan Emniyet teşkilatında bir de fetullahçı yapının gücü eline geçirerek teşkilat mensuplarını kendine evirmeye çalışması bardağı taşıran son damla olmuştu.
Benim de içerisinde bulunduğum bir çok polis, sosyal medya üzerinden örgütlenme hakkının gerekliliği konusunda yazılar paylaşmaya başlamış ve birbirini hiç tanımayan bu insanlarla sosyal medyadan tanışarak neler yapılması gerektiği konusunda örgütlenmeye başlamıştık. Sosyal medyada örgütlenip Ankara’da toplanarak nihai bir sonuca varmaya karar verdik. Tarihler 4 Kasım 2012 gününü gösterdiğinde Ankara polis evinde bir avuç polis memuru ile toplandık. Polisevinde tabi ki bizleri takip etmekle görevli polis arkadaşlar da vardı. Bunun üzerine burada toplanmanın yanlış olacağını söyleyerek Ulus’ta bulunan bir restorana yöneldik. Bir avuç idealist insan bir restoranda toplanarak Türkiye tarihinde ilk defa emniyet mensuplarına ait olan EMNİYET-SEN isimli sendikanın kurulmasına karar verdik.
Basın mensuplarına karar açıklanır açıklanmaz bütün yazılı ve görsel basında ve internet sitelerinde birinci gündem EMNİYET-SEN olmuştu. Emniyet içerisinde ise fikrini başka cenahlara bağlayan personel harici herkes mutlu ve mesuttu. Teşkilatta adeta bayram havası esmekteydi. Ankara Valiliğine kuruluş dilekçemizi sunduk. Fakat valilik hukuksuz bir şekilde dilekçemizi kabul etmedi. Bunun üzerine kargo yoluyla evrakları Ankara Valiliğine gönderdik ve iligili kanun gereği kuruluşumuz gerçekleşti. Yapılacak iş çoktu ve bir an önce ülkenin her noktasına yolculuğa koyulduk. Bir gün İzmir’de başka bir gün Adana’da açılışlara katıldık. Kısa sürede her ilde ve ilçede örgütlendik. Sendikayı kurduğumuz ilk günler devrin muktedirleri “Polisler kim oluyorlar da sendika kuracaklar. Başaramazlar” demişlerdi. Ancak, bizlerin bu kadar hızlı örgütlenmesi onları şaşkına çevirdi. “Hemen bir şey yapmalı” diyerek onlar da yola koyuldular. İşte asıl sıkıntılı süreç şimdi başlıyordu.
GENEL KURUL VE İHRAÇLAR
Daha sonra genel kurulumuzu yapmak istedik. Ankara Valiliği yine “Böyle bir sendika yoktur, genel kurul yapamazlar” diye seçim kuruluna itiraz etse de Ankara İl Seçim Kurulu Valiliği reddetti ve genel kurulumuzu yapmamıza izin verdi. 2-3 Mart 2013 tarihinde genel kurulumuzu yaparak Türkiye’nin dört bir yanından gelen çalışan polislerin oy kullandığı bir genel kurulda oybirliğiyle seçilmiş Genel Başkan oldum.
Tabii bunun üzerine bir buçuk ay sonra dört defa mesleğimizden atıldık. Bu ihraçların iptali için idare mahkemesine davalar açtık. İdare Mahkemesi bizleri haklı bularak ihraç işleminin iptaline karar verdi. Fakat, zalim zulmune devam ediyordu. İşe başlayacağımız gün tekrar aynı suçlamalarla meslekten ihraç edildik. Bizler dava açıp kazandıkça onlar bizleri meslekten atıyorlardı. Bu süreç sonucunda Türkiye tarihinde ilk defa bir Polis Memuru olarak toplamda 10 kez meslekten ihraç edildim. Yüksek Disiplin Kurulunda son savunmamı verirken “Bu teşkilat bizim. Bu maddelerin hiçbiri benim atılmamı gerektirecek bir madde değil. Ben hiçbir suç işlemedim. O sebepten davalarımı kazanıp geri döneceğime eminim. Ancak ben de döndüğümde sizler burada olamayacaksınız” dedim. İkinci defa Yüksek Disiplin Kurulu’na atılmak için çıktığımda, kurul başkanı olan Emniyet Genel Müdürü hariç herkes değişmişti. Genel müdüre “Görüyorum ki kurul üyelerinin hiçbiri burada değil, siz hariç” dediğimde genel müdür “Belki de bir dahakine ben de olmam” dedi. Nitekim daha sonraki dönemde de genel müdür oradan alınmıştı ve biz haksız bir şekilde atıldığımız mesleğimize geri dönmüştük.
Benimle birlikte kurucular ile bazı il temsilcileri ve yöneticilerinin de olduğu toplamda 25 kişi meslekten ihraç edilmişti.
SENDİKAYI BÖLME PLANLARI
Bizleri ihraçlarla, sürgünlerle, baskılarla yıldıramayan muktedirler; sinsi bir plan kurdular. Bir sendika konfederasyon başkanının da öncülüğünü yaptığı bu sinsi planda, böl parçala yönet taktiğiyle aramıza fitne tohumları ekmeye başladılar. Karakter zafiyeti gösteren bazı sendikacı arkadaşlarım bu sinsi plana düştüler ve sendikayı fetöcü yapının bölme planına alet oldular. Benim ve illerdeki bir çok arkadaşımın dik duruşu sayesinde bu planları boşa çıkardık.
Sendikamızı sinsi planlarla bölmeye çalışanlar diğer yandan da farklı hukuki yollar denemeye başladılar. 2013 Mayıs ayında dava açma süresini geçirmiş olmasına rağmen Ankara Valiliği sendikamızın kapatılması için dava açtı. Uzun ve meşakkatli bir süreçten sonra mahkemeyi kazandık ancak bu defa Yargıtay’da kazandığımız davayı kaybettirdiler. Ondan sonra bizim itiraz sürecimiz başladı ve uzunca bir süredir Anayasa Mahkemesi’nde itirazımızın görüşülmesini bekliyoruz. Her ne hikmetse Anayasa Mahkemesi dosyayı gündemine almıyor. Çünkü dosyayı gündemine alırsa benim bireysel başvuru yoluyla başvurduğum ve Anayasa Mahkemesinin de AİHM sıfatıyla bakacağı bu dosyada sendikanın kapatılmasının hukuken imkansız olduğu ve hak mahrumiyeti olduğu kararı çıkacaktır. Bunun sonucunda da Emniyet teşkilatında sendikal hak elde edilmiş olacaktır. İşte bu sebepten Anayasa Mahkemesi dosyayı bekletmektedir. Çünkü bu kararın hukuksuz olduğunu, evrensel hukuk ilkelerine ters olduğunu Anayasa Mahkemesi üyeleri de bilmektedirler. Bu sebepten açmış olduğum davaya ret veremeyecekleri için davanın görülmesini beklettiklerini düşünmekteyim.
Faruk SEZER olarak şundan eminim ki ülke şartları normale döndüğünde ilk iş EMNİYET-SEN davasının görüşülmesi olacaktır. Ben de her ne kadar emekli olmuş olsam da geride kalan meslektaşlarımın sendikal hakkını elde edene kadar bu davanın peşinde gideceğim ve hak elde edildikten sonra huzur içinde emekliliğimin keyfini süreceğim.
Ahmed Arif’in çok sevdiğim Anadolu şiirinden bir kesit ile sözlerimi bitiriyorum:
“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile,
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım, Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden, Gözlerinden öperim,
Bir umudum, sende anlıyor musun?
Yıl 2022…
UMUDUM SİZDE…
Faruk SEZER
Emekli Polis Memuru
Dosyası AYM’de bekletilen
Emniyet-Sen Genel Başkanı
Polis Hakları Savunucusu
Polisin Sesi Platformu Sözcüsü
Polisinsesi.org Editör/Başyazarı
Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık..👏👏👏
Yüreğine sağlık Başkanım, umarım daha duyarlı birbirini düşünen özveri sahibi arkadaşlar ile birlikte yürümeye devam eder hayalleri gerçeklestirmek için Desteklerini esirgemezler …WE HAVE DREAM together
Emeğine yüreğine sağlık mücadele adamı
Bizim için güzel karar geldiğin de onlarda şuan ki mevkiinde olmayacak inşallah zalimin zulmü bu kadar uzun olamaz
Helal olsun sana
O sendika da ikilik çıkaran bozguncular sonra Facebook sayfalarında müdürlerin isteğine göre haber yapıp haber paylaştılar. Allahtan Facebook mesaj kutumu hiç silmiyorum .