Gazze’de can kaybı 31 bin 272’ye yükseldi
İsrail’in son 24 saatte Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda 88 Filistinlinin hayatını kaybetmesi sonucu 7 Ekim’den bu yana toplam can kaybı sayısı 31 bin 272’ye yükseldi.
İsrail ordusu Ramazan ayında da Gazze Şeridi’ne saldırılarını sürdürüyor. Filistin Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail’in Gazze Şeridi’ne son 24 saatte 10 saldırı gerçekleştirdiği, 88 kişinin hayatını kaybettiği, 135 kişinin de yaralandığı bildirildi. Gazze Şeridi’nde 7 Ekim’den bu yana hayatını kaybedenlerin sayısının 31 bin 272’ye, yaralananların sayısının ise 73 bin 24’e yükseldiği aktarıldı.
AB: “Dünyanın durumu son derece endişe verici”
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, New York’ta Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi oturumunda düzenlenen BM-AB iş birliği hakkındaki oturumda Gazze’deki duruma ve Ukrayna’daki savaşa değindi. Borrell, “Bugün dünyanın durumu son derece endişe verici. Gördüğümüz şey, her gün BM Şartı’nın hiçe sayıldığı, çarpıtıldığı veya görmezden gelindiğidir. Bazı durumlarda ceza almayacakları algısıyla göz ardı ediliyor” dedi. Borrell, “İki yılı aşkın bir süredir, bu Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesinin, güvenliğini garanti etmesi gereken egemen bir devlet olan Ukrayna’ya karşı saldırı savaşı başlatan uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiğine tanık oluyoruz. Birleşmiş Milletler Şartı’na bir saldırı olan bu savaşın başlangıcından bu yana Avrupa Birliği, Ukrayna ile tam dayanışmasını gösterdi ve olağanüstü ekonomik, mali ve askeri yardım sağladı. Avrupa Birliği, dikkate değer bir birlik ve Avrupa’yı uluslararası sistemde aktif ve yapılandırılmış bir güç haline getirme becerisini ortaya koymuştur. Ukrayna’yı Avrupa Birliği üyesi yapma taahhüdümüzün simgesi olan bu destek devam edecektir. Çünkü bu sadece uluslararası hukukun temel ilkesi olan egemen devletlerin toprak bütünlüğünün korunması meselesi değil, aynı zamanda Avrupalıların Rusya’nın barış ve güvenliğimiz için şu anda temsil ettiği tehlikeye karşı kendimizi koruma kararlılığını da yansıtıyor” ifadelerini kullandı.
“Bu kriz bir doğal afet değil, insan yapımıdır”
Borrell, “Yüzleştiğimiz ikinci en büyük çatışma ise Gazze’deki çatışmadır. Gazze, İsrailliler ile Filistinliler arasında neredeyse bir asırdır süren olağanüstü ciddi bir çatışmanın sadece görünen kısmıdır. Biz, 7 Ekim saldırılarını defalarca kınadık ve İsrail’in kendini savunma hakkını tekrarladık. Ancak bunun uluslararası hukuka ve uluslararası insancıl hukuka tam saygı gösterilerek yapılması gerektiğini de aynı derecede güçlü bir şekilde ve defalarca ifade ettik” dedi. Gazze’de uluslararası hukuka uyulmadığını işaret eden Borrell, “Gazze’de 30 binden fazla kişi öldü, 1,8 milyon kişi yerinden edildi ve 500 bin kişi açlığın eşiğinde.
Artık kendi hayatta kalma mücadelesi veren bir nüfusla karşı karşıyayız. İnsani yardımın Gazze’ye ulaşması gerekiyor ve Avrupa Birliği bunu mümkün kılmak için elinden geleni yapıyor. Ancak bu doğal afet olmayan bir insani kriz değil. Bu bir sel değil, bu bir deprem değil, insan yapımıdır. Deniz veya hava yoluyla destek sağlamanın alternatif yollarını aradığımızda, bunu yapmak zorunda olduğumuzu, çünkü bölgeye destek sağlamanın doğal yolunun insan eliyle kapatıldığını hatırlatmamız gerekiyor. Açlık, bir savaş silahı olarak kullanılıyor. Ukrayna’da yaşananları kınarken Gazze’de yaşananlar için de aynı kelimeleri kullanmak zorundayız” diye konuştu.
“İtiraf etmek gerekir ki iki devletli çözümü hiçbir zaman ciddi bir şekilde gerçeğe dönüştürmeye çalışmadık”
Gazze’deki Birleşmiş Milletler kuruluşlarının birçok insan için son cankurtaran halatı olduğunu vurgulayan Borrell, “Evet, UNRWA (BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) bazı iddialarla karşı karşıya. Ama iddiaların kanıtlanması gerekiyor, o yüzden bunlar şu anda iddiadır. Birleşmiş Milletler İç Gözetim Hizmetleri Ofisi (OIOS) tarafından yürütülen bağımsız soruşturmanın sonuçlarını, AB uzmanları tarafından gerçekleştirilecek denetimin sonuçlarını ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından oluşturulan komisyonunun sonuçlarını da bekliyoruz. Ama şunu hatırlatayım, UNRWA var, çünkü Filistinli mülteciler var. Bu Filistinlilere bir hediye değil, onların ihtiyaçlarına bir cevaptır. UNRWA var, çünkü ilk önce Filistinli mülteciler vardı. UNRWA’yı yok ederek bu mültecileri yok edemezsiniz. Onlar orada olacak. Aslında UNRWA’yı ortadan kaldırmanın tek bir yolu var, bu mültecileri İsrail devletiyle bir arada yaşayan Filistin devletinin vatandaşları haline getirmek. Hemen hemen herkes bu konuda hemfikir ama bu çözümü nasıl gerçeğe dönüştürebiliriz? Sihirli bir çözüm yok. Ama belki bunu başarmanın güvenilir yolları vardır. İki devletli çözüm. Bunu yıllar önce de konuşmuştuk, şimdi yeniden konuşuyoruz. Ama itiraf etmek gerekir ki, bunu hiçbir zaman ciddi bir şekilde gerçeğe dönüştürmeye çalışmadık. Bunu gerçeğe dönüştürmek için ilk adım, BM Güvenlik Konseyi’nin oy birliğiyle aldığı, iki devletli çözümü destekleyen ve bu sonuca yol açabilecek genel ilkeleri belirleyen bir karar olması gerekiyor. Bu konuda Avrupa Birliği iş birliğine hazırdır. İlkelerimizin boş sözler olmadığını göstermek için harika bir fırsatımız olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Borrell, iki devletli çözümün “iki devlet arasında kesin ayrım, entegrasyon ve güvenlik” ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Bu insan eliyle oluşturan bir insani felakettir”
Borrell, BM Güvenlik Konseyi’ndeki konuşmasının ardından basın toplantısı gerçekleştirdi. Borrell, “Birleşmiş Milletler sistemine ve özellikle de Genel Sekreter Antonio Guterres’e maruz kaldığı haksız saldırılara karşı onu savunmak için güçlü desteğimi ifade ettim” dedi. Gazze’deki durumun dayanılmaz olduğunu dile getiren Borrell, “Filistin halkının hayatı tehlikede. Geniş çaplı bir yıkım var. Mezarlıklardan üniversitelere, nüfus kayıtlarından tapu kayıtlarına kadar toplumu oluşturan her şey sistematik bir şekilde yok ediliyor. Geniş çaplı yıkım, yüzlerce, binlerce insanın açlıktan ölmesine, sağlık hizmetleri ve insani yardım konusunda ciddi eksikliğe yol açıyor. Bu durumun hafifletilmesi gerekiyor, bunun için de insani yardımların artırılması gerekiyor. Ancak bu insani krizin doğal bir afetten kaynaklanmadığını unutmayın. Bu bir sel değil, bu bir deprem değil. Doğadan kaynaklanan bir şey değil. Bu insan eliyle oluşturan bir insani felakettir” ifadelerini kullandı. İsrail yetkililerinin acilen insani yardım erişimini engellemeye son vermesi gerektiğini vurgulayan Borrell, “Havadan ve denizden yardım ulaştırmak hiç yoktan iyidir ama bu bir alternatif değil. Kara yoluyla gelen yüzlerce ton ve yüzlerce kamyonun yerini havadan operasyonla dolduramayız. Arabayla 1 saat uzaklıkta ulaşılabilecek olan bir yere paraşüt atıyoruz. Bir havaalanı var. Neden havaalanını kullanmıyoruz? Neden arabaların, kamyonların geçebileceği kapıları açmıyorsunuz?” dedi.
BM’ye iki devletli çözüm çağrısı
Borrell, “Bugünün sorunu bu ama sorunun temel nedenlerine bakmamız, Orta Doğu’da kalıcı barışa nasıl ulaşacağımıza bakmamız gerekiyor. Avrupa Birliği açısından bunu yapmanın tek yolu iki devletli çözümdür. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni harekete geçmeye çağırıyorum. Güvenlik Konseyi’ni, iki devletli çözümü ‘tek’ çözüm olarak açıkça onaylayan ve bunun gerçekleşebileceğine dair genel ilkeleri tanımlayan yeni bir karar taslağı hazırlamaya davet ediyorum” şeklinde konuştu.
AB’nin İsrail ile ticari ilişkileri gözden geçirmesi talebi pazartesi görüşülecek
Borrell, “Ben Avrupa Birliği’ni bir bütün olarak temsil ediyorum. Bu bazen zordur çünkü farklı farklı duruşlar vardır. İsrail’e yönelik en ufak bir eleştiri haline gelecek herhangi bir pozisyon almaktan tamamen kaçınan bazı ülkeler var, bazıları ise ateşkes sağlanması için çok baskı yapıyor. İki devlet (İrlanda ve İspanya), Avrupa Komisyonu’ndan ve Yüksek Temsilci olarak benden, İsrail ile yaptığımız Ortaklık Anlaşması uyarınca yükümlülüklere uyup uymadığını incelememizi talep etti” dedi. Borrell, İsrail’e AB’de imtiyaz tanıyan ticari anlaşmanın gözden geçirilmesi talebine yönelik pazartesi günü toplantı yapılacağını açıkladı.