10 KASIM…
Saygıyla…
Bir günün ne kadar hüzünlü olabiliyorsa o kadar hüzünlü olduğu bir gündeyiz.
Hüzünlüyüz, gururluyuz. İçimizde büyük bir özlem duygusu var derinlerden gelen. Doyamamışlık var. Atamız sadece 57 sene kalabildi hayatta. Bize de paha biçilemez bir miras bıraktı, Türkiye Cumhuriyetini.
12 gün olmuştu ki bizlere bıraktığı bu mirasın 100’üncü yılını kutladık coşkuyla, sevinçle ve mutlulukla. Şimdi ise Onun yokluğunun 85’inci seneyi devriyesindeyiz. 100 sene, dile kolay… Cumhuriyetin 100.üncü senesinde özellikle yaşadığımız bu dönemde Ortadoğu bataklığının kıyısında lotus çiçeği gibi açan ülkemizin değerini çok daha iyi anlıyoruz.
Böylesine önemli bir günde Polisin Sesi Sesi Platformu sözcüsü Sn. Faruk SEZER X hesabından:
“Onu sadece anmıyoruz, yaptıklarının teminatı olduğumuzu, kurduğu Cumhuriyeti ve devrimlerini yaşatmak için kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğimizi dost düşman herkese ilan ediyoruz.” dedi.
İşte o paylaşımın tamamı;
“TÜRK MİLLETİNİN BAŞBUĞU!
Osmanlı’nın 1699 yılında Karlofça Antlaşması’nı imzalaması ile başlayan süreçte Türk Milleti için çok uzun sürecek karanlık dönemi başlamıştı. 200 yılı aşan bir süreçte Balkanlardan Kafkaslara, Afrika’dan Arabistan çöllerine kadar olan çoğrafyada Türk evladı soykırıma tabii tutulmuş, yurtlarından edilmişti. İş öyle bir noktaya gelmişti ki Türk Milleti’nin tek sığınağı olan Anadolu toprakları da “Düvel-i Muazzama” denilen emperyalist devletler tarafından işgal edilmişti.
Türk Milletinin makus talihini değiştirecek ikinci bir Bilge Kağan’a ihtiyacı vardı. Derleyecek toparlayacak ve Türk Milletine öncülük edecek o bozkurt ruhlu bilge kişilik sorumluluğu alarak bir bahar günü Samsun’a çıktı. Çünkü o bilge kişi biliyordu ki Anadolu çoğrafyasındaki Türk evladı yüzyıllar boyunca hem düşmanla savaşmış hem de Osmanlı aristokrasisince ” Tarlada ırgat, askerde erat” olarak görülmüş, “İdraksiz Türkler’ denilerek hep aşağılanmış olmasına rağmen her zaman vatanın ve devletin varlığının tek teminatı olmuştur. O bilge kişilik Türk evladının idraksiz değil zeki olduğunu, vatanı için seve seve ölebileceği gibi vatanın yönetiminde de söz sahibi olması gerektiğini biliyor ve ülkeyi düşmandan kurtardıktan sonra da Türk Milletinin ekonomiden sanata, spordan sağlığa, kamu idaresinden askeriyeye kadar her alanda muasır medeniyetler seviyesine çıkabileceğini düşünüyordu. Bu düşüncelerini hayatın her alanında uygulamak için büyük devrimler yaptı. O devrimleri yaparken idraksiz diye yüzyıllar boyu aşağılanan Türk Milleti hep yanında oldu.
O Türk Milletine güveniyordu, Türk Milleti de ona.
Bir sonbahar günü gözlerini yumduğunda yer gök ağlamıştı. Atası Bilge Kağan, Timur, Metehan ve diğer ulu Hakanlar onu saygıyla selamlayarak karşılamış ve Türk Hakanlarının otağında baş köşeye oturtmuşlardı.
O, bağımsızlık sembolü,
O, gök gözlü Bozkurt,
O, Türk Milleti’nin var oluşunun mimarı,
O, emperyalizmin baş düşmanı,
O, Türklüğü tekrar ayağa kaldıran; Halaskargazi, Mareşal, Gök Gözlü Bozkurt, Türk Milleti’nin Başbuğu Mustafa Kemal’di.
10 Kasım 1938’de ebediyete intikal eden, yolbaşçımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yolundan giden Türk Polisi olarak, onu saygıyla ve rahmetle yâd ediyoruz. Onu sadece anmıyoruz, yaptıklarının teminatı olduğumuzu, kurduğu Cumhuriyeti ve devrimlerini yaşatmak için kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğimizi dost düşman herkese ilan ediyoruz.”